14 Temmuz 2010 Çarşamba

P.S. I LOVE YOU


Hillary Swank ve Gerard Butler'ın başrolünü paylaştığı ve Katty Bates'in yardımcı rol üstlendiği ancak bellekte her zamanki gibi derin izler bırakacak rolünün hakkını fazlasıyla verdiği film, ilginç bir başlangıca sahip. Bütün çiftler gibi tartışan bir çiftin ev haline tanık oluyoruz. Kadın daha huzursuz ve iğneleyici olan taraf her zamanki gibi:)) Erkek ise tüm erkekler gibi 'gerçekten ne yaptığını bilmiyor'!!
Film böyle komik bir sahneyle başlayıp adamın cenazesine şok eden bir geçiş yapıyor!
Beyin tümöründen 35 yaşında hayatını kaybeden adamın arkasından, henüz 30 yaşına yeni basmış olan genç dul eşi ne yapacağını bilemiyor.
Kendini tamamen dünyadan soyutladığı bir zamanda, ölen eşinden daha önce yazılmış fakat her gün yenisi postaya verilecek şekilde programlanmış mektuplar almaya başlıyor. Ve yavaş yavaş mektuplarda denilenleri yaptıkça, hayata biraz daha yakınlaşıyor ve yaşama sevincine tekrar kavuşuyor.
Hayatın çok içinden karelere sahip olan bu sıcak film, Hillary Swank'ın insanın içine işleyen rolüyle daha bir çarpıcı olmuş. Gerard Butler da çok iyi, ancak Swank bazı sahnelerde öyle oynuyor ki, oynadığına inanmak gerçekten çok zor.
Hayatı başkasıyla paylaşmaya alışmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmadan çift kişilik hayata geçmiş insanların prototipi aslında, Swank'ın canlandırdığı karakter. Dolayısı ile ani bir kayıpta sudan çıkmış balığa dönüyor ve hayata geri dönüşü de aynı kişinin geçmişten gelen mektuplarıyla oluyor. Ölen eşin de bunun farkında olması filmin duygusallığını ikiye katlıyor. Kendisinden sonra toparlanmakta zorluk çekeceğini ve neler yapabileceğini tahmin edecek kadar iyi tanıyor çok sevdiği eşini.
Film bazı noktalarda oldukça arabeskleşmiş ama hiç sakil durmamış doğrusu.
En sonlara doğru eşinin kendisini genç yaşta terketmesiyle iki çocuğunu tek başına büyütmüş ve oldukça katılaşmış olan anneyi oynayan Oscar ödüllü muhteşem oyuncu Bates'in sözleri belleğimden uzun süre çıkmayacak gibi: 'Hepimizin aslında yalnız olduğunu bilmek beni üzüyor. Ama en azından bu yalnızlıkta beraber olduğumuzu düşünmek de rahatlatıyor'.
Özdemir Asaf'ın 'Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz' sözlerine güzel bir yanıt, değil mi?:)