2 Temmuz 2014 Çarşamba
YÜZYILIN BEYİN CERRAHI PROF. DR. GAZİ YAŞARGİL İLE ÜÇ SAAT
Geçtiğimiz Mayıs ayında bir gün internette gezinirken Ege Üniversitesi’nin Nörobilimler’de Etkileşim başlıklı konferans afişini gördüğümde gözlerime inanamadım: Gazi Yaşargil İzmir’e geliyordu!En son 10 yıl önce uluslararası bir kongrede onu görme ve dinleme fırsatını yakalamıştım ve bu kadar zaman sonra Türk tarihinin gelmiş geçmiş en önemli bilim insanlarından birini tekrar görecektim. Ne yapıp edip bu konferansa gitmeliydim. Sunumun Ege Üniversitesi’ne ait Muhittin Erel amfisinde yapılacak olması ayrı bir değer taşıyordu, çünkü gerek öğrenciliğim sırasında gerekse ilk hekimlik yıllarımda en zevkli konferans ve sunumları burada izlemiştim.
Oraya vardığımızda gözlerimize inanamadık: Esas salondan başka çok büyük bir konferans salonu daha ağzına kadar dolmuştu ve odyovizüel yayınla bu salona aktarılıyordu!
Bir buçuk saatlik ilk sunumun bitiminde 10 dakika ara verildiğinde O’nu yakından görebilmek için yanına gittim. Bu 10 dakika boyunca Yaşargil ne bir yere oturdu ne de bir yudum su içebildi; mütemadiyen etrafını saran öğrenci, öğretim üyesi ve konukların sorularına yanıtlar veriyor, onlarla hatıra fotoğrafı çektiriyordu. 89 yaşındaki yaşlı delikanlı, orada bulunan herkese, hepimize, nasıl üstün bilim insanı olunabileceğinin dersini veriyordu.
Bir ara yanına dek ulaştığımda bakışlarını yakalayıp atıldım ve yıllardır kafamda bir bilmece gibi duran birkaç sorudan birini nihayet sordum: ‘Duyu organlarımızın beyindeki temel yönetim merkezleri, genel bir kural olarak bu organlara en yakın pozisyonda yerleşim göstermekte. Oysa görme duyu organı olan gözlerimiz beynin en ön tarafında yerleştiği halde, temel görme merkezi sizce neden beynin en arkasında yerleşmiştir?’. Hiç düşünmeden yanıt verdi: ‘Tek bir merkezle değil, tüm beynimizle görüyoruz da ondan!’. Tabii ya, görme merkezi en arkadaydı ama görme yollarının pek çok uğrak noktası ve etkileşim alanları vardı, üstelik bunlar beynin her yönünde dağılmış durumdaydılar.. Soruyu nasıl da kolayca ve vurucu bir şekilde yanıtladığına hem şaşırdım, hem de zekasına hayran kaldım. Konferans boyunca engin anatomi ve beyin cerrahisi bilgisi ve bunlarla patoloji, histoloji, genetik bilimlerini de harmanlayan multidisipliner yaklaşımı ve bir konuda yorum yaparken hala hayret eden ve merak eden bir tutum içinde olması, beni çok etkiledi.
Konferans boyunca söylediği pek çok değerli ve özlü sözden bazıları şöyleydi:
‘Bu kadar başarılı olmamın sırrı azimli, inatçı ve inanç sahibi olmam.’
‘20 sayısı doğadaki birçok şeyde kendini gösteriyor. 20 aminoasit olması, el ve ayaklarda toplam 20 parmak olması, spermin üzerindeki flagel sayısının 20 olması vs gibi.’
‘Gelecekte Quantum Biology oluşacak. Daha ince sistemler bulacağız.’
‘Biyopsiye karşıyım.’
‘Beyin ameliyatları hakkında: Bilmediğimiz bir sistemi ameliyat ediyoruz, ben şahsen çok korkarım hastaya zarar vermekten.’
‘Hastaya yaşam süresi söylenmez çünkü bunu kimse bilemez!’
‘İnsanlar dünyaya hem insanlara hem de diğer varlıklara yardımcı olmak için gönderilmiştir.’
Toplam 3 saat süren konferanstan ayrılırken uzun bir süredir hiç bu kadar bilimsel şevkle dolu olmamış olduğumu fark ettim, kulaklarımın ve beynimin pası silinmişti. Kafamda pek çok yeni bilgi, soru işareti ve proje ile oradan ayrılırken, içimden en kısa zamanda bir kez daha O’nu dinleyebilmeyi diledim..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)