28 Eylül 2012 Cuma

MUTLULUK VE MİMARİ*



*Alain De Botton’un aynı isimli kitabından alıntı..(Orijinal adı Architecture of Happiness)


Yaşadığımız kentin, oturduğumuz evin bulunduğu sokağin, hergün geçtiğimiz yollarda gördüğümüz bina ve dükkanların, evimizin iç mimarisinin üzerimizde yarattığı etkiyi hiç düşündünüz mü?
Günümüz modern filozoflarından biri olan Alain De Botton, çevremizdeki mimarinin mutluluğumuzun tamamında değil belki ama, bir bölümünde mutlak etkisi olduğunu ileri sürüyor. Mutluluğun Mimarisi adlı kitabında şöyle diyor: ‘Çirkin bir oda hayatımızda bir eksiklik olduğuna dair hafif kuşkunun birdenbire kuvvetlenmesine yol açarken, zemini bal rengi taşlarla kaplı, aydınlık bir oda içimizdeki ufacık bir umut tohumunun yeşermesini sağlıyor.’
Bu sava tüm kalbimle ve beynimle katılıyorum; her gün sabah uyandığımızda pencereden gördüğümüz manzara, günün geri kalanını nasıl geçireceğimize dair belirgin ama çoğu kez farketmediğimiz bir etki bırakıyor. Hatta bir yere giderken geçtiğimiz yoldaki güzel yapılar, gidilen yerde mutlu olacağımız hissinin uyanmasına neden oluyor.
Peki dış çevrenin görüntüleri ve mimari bizi ne zaman belirgin şekilde, gerçekten etkiler? De Botton’a göre, ‘Ruhumuzda asla silinemeyecek bir yara izi taşıyorsak, örneğin yanlış insanla evlenmişsek, orta yaşa gelip de yanlış meslek seçtiğimizi farketmişsek ya da çok sevdiğimiz birini kaybetmişsek, ancak o zaman mimarinin bizi fark edilir biçimde etkilemesi mümkündür. Ancak acıyla tanışınca gözümüzde değer kazanır güzel şeyler. Belki biraz garip ama acıyla tanışıklık, mimariyi takdir edebilme yetisinin ön koşuludur. Bunların güzelliğinden etkilenebilmek için her şeyden önce biraz acı çekmiş olmamız gerekir.’
De Botton’a göre mimarinin önemli olduğu düşüncesi şu temele dayanıyor: Bizler farklı yerlerde yaşayan, iyi ya da kötü, birbirinden tamamen farklı insanlarız; mimarinin görevi de bizlere ideal yaşantımızın nasıl olabileceğine ilişkin bir fikir vermek. Bunu daha çok yer değişikliği yaptığımızda, örneğin başka bir kente geziye gittiğimizde veyahut deniz kenarına tatil yapmaya gittiğimizde hissedebiliriz. Manzaranın’ bize ne kadar iyi geldiğine dair yaptığımız yorumlar bir nev’i bunun kanıtıdır.
Yaşam sadece denge ve mutluluktan da ibaret değil. Kendimizi gerçekleştirmek en önemli psikolojik ihtiyaçlarımızdan. Bu nedenle ideallerimizi, sahip olmadığımız ancak sahip olmak istediğimiz nitelikleri barındıran mimari yapılara hayran kalıyoruz. Onların içinde kendimizi yücelmiş hissediyoruz. Davranışlarımızı o ideallere yaklaşmak adına yeniden disipline ediyoruz.
Son sözü gene De Botton’a bırakıyorum:
‘Mimari sayesinde mutluluğun şatafatsız, kendi halinde, narin nesnelerin güzelliğinde saklı olduğunu anlarız. Mutluluğun ne olduğunu en kusursuz biçimde, en ustaca anlatabilen binalar inşa etmeliyiz. Hiç değilse bu kadarını borçluyuz üzerine binalar dikerek yok ettiğimiz kırlara, ağaçlara, solucanlara.’
 

2 yorum:

  1. mimari kesinlikle etkiliyor hayatımızı. bir ağaç bile etkiliyor bana kalırsa.
    kötü bir mimari çevrede insanların hayale daha fazla zaman ayırdığını söyleyenler de var. belki de doğrudur.
    bu kitap kitaplığımda durur, okuyamadım ben daha:)şimdi okusam diye heves ettim.
    sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler paylaşımıniz için. Kitabı okumak zor biraz, bazen çok derin ayrıntılara girmiş, yani biraz konunun uzmanına hitap eder nitelikte. Ama ben Botton'ı her haliyle ve yazımıyla sevdiğimden, katlanıp okudum:) Keşke herkes bizim gibi düşünse belki daha güzel bir dünyada yaşardık, kimbilir..Sevgiler..

    YanıtlaSil