9 Kasım 2010 Salı

ANATOMİ VE YAŞAM

Anatomi terimi, eski Yunanca Ana (=içinden) ve Tome (-Temnein) (=kesmek) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Keserek ayırma, parçalama anlamına gelmektedir. Günümüzde, kadavranın bölgelere ayrılması ve bu bölgelerin kesilerek incelenmesi yöntemi için genel bir ifade olarak diseksiyon terimi kullanılmaktadır.


Anatomi, temelde vücudun yapı ve fonksiyonunun çalışılması anlamına gelir. Temel tıp bilimlerinin ilklerindendir ve ilk olarak Mısır’da çalışılmıştır. En erken anatomik tanımlamalar M.Ö. 3000 ve 2500 yılları arasında papirüs kağıdına yazılmışlardı. Tarihte anatomi ile ilgili ilk yazılı bilgiler ise M.Ö. 500’lerde yaşayan Croton’lu Alcmeon’dan kalmış olup İskenderiye’li Herophilos (M.Ö. 330-250), ilk kez insan kadavrası ve canlı bedenler üzerinde bilgi edinme amacıyla çalışmıştır.1 Çok daha sonraları Yunanistan’da, Tıbbın Babası ve anatomi biliminin kurucusu olarak adlandırılan Hippocrates (M.Ö. 460-377) tarafından insan anatomisi öğretilmeye başlanmıştır. Hipokrat, ‘Vücudun yapısı tıp biliminin başlangıcıdır’ demiştir.2 Gerçekten de anatomi bilmeyen, insan vücudunun yapı ve fonksiyonlarından habersiz bir hekimin hastalarını iyileştirebileceği düşünülemez. Anatominin tıbbın temeli olduğu su götürmez bir gerçekken, anatomi biliminin ilerlemesi için gereken kadavraların bulunmasında günümüzde hala yetersizlik vardır. İlk olarak İngiltere’de 1832 yılında parlamentodan geçirilen Anatomi Yasası ile tıp okullarında anatomik çalışmalar için sahiplenilmeyen ve bağışlanan vücutların kullanımı mümkün olmuş ve diğer ülkelerde de benzer kanunların oluşturulmasının yolunu açmıştır. ¹

Türkiye’de Osmanlı Tıbbında anatomi ve disseksiyon konusunda Sultan III. Selim ve Sultan II. Mahmut, zamanlarının ilerisinde düşünen padişahlar olarak tarihe geçtiler. Modern tıbbı öğrenmenin ve uygulamanın olmazsa olmaz koşullarından birinin de anatomi eğitimi ve disseksiyon uygulamaları olduğunu biliyorlardı ve bu konuda gayret gösterdiler, ancak var olan köklü inanışları yıkmak zor olduğu için onların dönemlerinde teşrih yani diseksiyon yapılamamıştır. Tanzimat’tan sonra tıp okulunun ders programlarında yenilenmeye gidilmiş; Avusturya’dan Sultan’ın bakımı için çağrılan ve Tıbbiye’de de görevlendirilen C.A. Bernard’ın isteği ve hekimbaşının desteğiyle, sınırlı şartlarla bile olsa, Padişah Abdülmecit tarafından disseksiyon ve otopsilere izin verilmiştir.4-5 Bu işle görevlendirilen Dr. Spitzer’in çalışmaları ile 1841 yılından itibaren Türk Tıp Eğitimi tarihi içinde programlı biçimde bilimsel disseksiyonlar yapılmaya başlanmıştır. 6,7

Anatomi eğitiminde temel amaç öğrencinin kendisine gereken bilgiyi en etkili yolla elde etmesi ve bunu verimli bir şekilde değerlendirmesidir. Amaca ulaşabilmek için gereken bilginin değişik yollarla verildiği farklı öğretim yöntemleri kullanılır. Bu yöntemlere göre de anatomi bir takım alt dallara ayrılır: Sistematik Anatomi, Bölgesel Anatomi, Karşılaştırmalı Anatomi, Cerrahi Anatomi, Klinik Anatomi, Yüzeysel (Surface) Anatomi, Kesitsel Anatomi, Estetik (Artistik) Anatomi, Spor Anatomisi gibi.

Bir tıp öğrencisinin hayatı boyunca hiç unutamayacağı anılarından biri anatomi pratiğinde, kadavra ile ilk karşılaştığı andır. Tıp öğrenimi içindeki anatomi dalı, “bedenin geçiciliği” ve “insanı parçalara ayırma” kavramları ile yüzleştiricidir. Bu yüzleşmeye tahammül edebilme, kişinin hekim olmayı kaldırabileceğinin ölçütü gibi görülür. Diseksiyona katılan öğrenci burada yaşadıklarının izlerini artık daima taşıyacaktır.8

Sanat ve anatominin birlikteliği de tarihte önemli bir olgu olarak kendini göstermektedir. Görsel sanatın mihenk taşlarından dahi ressam ve heykeltıraş Leonardo Da Vinci’nin, ortaya koyduğu muhteşem eserleri yaratmadan önce evinin bodrum katında geceler boyu zor şartlarda kadavra diseksiyonu yaptığı bilinmekteydi. Organların asıl yapılarını ortaya çıkarmak için beden boşluklarına balmumu enjekte etme yöntemini geliştirmişti. Bu teknik günümüzde de kullanılmaktadır. Gözlem yeteneği ve etkileyici teknik becerisi, onu tarih sayfasında anatominin babası yapmıştır. Anatomiyi bu kadar iyi bilen birinin kusursuz insan bedenleri ve yüzleri çizmesi daha olanaklı görünüyor. Tıpkı insan anatomisini iyi bilen cerrahın diğerlerine oranla daha başarılı operasyonlar yaptığı gibi..

Ancak tarih gene de Anatominin Babası olarak bir eczacının oğlu olan Andreas Vesalis’u seçti (1514-1563). Kilisenin tüm korkutmalarına direnen ve kendisinden önce anatomik tanımlamalar yapan Galen’in yanlışlarını düzelten Vesalius, modern tıbbın da kurucusu olarak kabul edilir.

Bireysel anlamda, kendi bedenimizin yapısını ve işleyişini bilmenin, çoğumuz için belki görsel sanat alanında değil ama, yaşama sanatını daha iyi icra etmemizde yardımcı olacağına inancım tam. Bu bağlamda her bireyin kendi vücudunu tanıması, organlarının yapısını ve işleyişini iyi bilmesi kendi yararına olur diye düşünüyorum. Hastalıkla karşılaşmadan çok önce, kendi koruyucu hekimliğimizi önce kendimiz yapmalı, ancak çok daha sonra, vücudumuzu hekimlere ve tıbba bırakmalıyız. Bu da ancak anatomiyi iyi bilmekle olacaktır..
Kaynaklar

1. Şehirli ÜS. Diseksiyon ve anatomi eğitiminde etik. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü basılmamış Doktara Tezi. İstanbul: 2001.

2. Kliniğe Yönelik Anatomi. Keith L. Moore, Arthur F. Dalley. Nobel Tıp Kitabevi, 2007.

3. Kahya E, Demirhan Erdemir A: Osmanlıdan Cumhuriyete Genel Tıp Tarihi. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı yayınları; 2000. p.172-173, 275-286.

4. Akıncı S. Osmanlı imparatorluğu tıbbında disseksiyon ve otopsi. İstanbul Tıp Fakültesi Mecmuası 1962; 25: 99-115.

5. Maskar Ü. İslam’da ve Osmanlılar’da otopsi sorunu üzerinde bir etüd. İstanbul Tıp Fakültesi Mecmuası 1976; 39: 286-301.

6. Erimoğlu C. Anatomi. In: Unat EK, edt. Dünyada ve Türkiye’de 1850 yılından sonra tıp dallarındaki ilerlemelerin tarihi. İstanbul: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Vakfı Yayınları; 1998. p. 26-31.

7. www.anatomidernegi.org/belge/kadavra_bagisi_gorusler

8. Öncel Ö, Namal A. Evrimsel bakışla tıp etiği açısından ceset. In: Terzioğlu A,edt. Tıbbi Etik Yıllığı 11. Yıllığı-11. İstanbul: 2002. p.85-106.

9. Tıp Tarihi. Paul Lewis (Çeviren: Dr. Nilgün Güdücü). Institute of Neurology, Londra. Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. 1998

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder