7 Ocak 2010 Perşembe

ÇAĞIMIZA BİRLİKTE BAKARKEN…

Güzel ve güneşli bir Nisan günüydü, günlerden de Pazar... Haliyle, hayatta bana en çok zevk veren birkaç şeyden birini yapmaya, yeni açılan kitap fuarında kitapların peşinden koşmaya gittim.
Büyük bir binanın zemin katında kurulmuş olan kitap fuarından içeri girdiğimde, eşim Emre gülerek, şekerci dükkanındaki çocuklar gibi göründüğümü söyledi! Bense bir sağa, bir sola bakınıp acaba hangi taraftan başlasam diye düşünüyordum. Koca salonda büyük bir kalabalık vardı.. ve tabii yığınlarla kitap. Renkli-siyah-beyaz, küçük-orta-büyük boylarda, saman kağıda ya da ofset baskılı kitaplar… Herkesin yüzündeki şaşkın ve mutlu ifadeyi fark etmek beni iyice keyiflendirdi. Böyle zamanlarda, hangi fikirden, hangi cinsten, hangi ırktan olursa olsun, kitap dostları arasında bulunmak beni çok mutlu eder.
Kitap fuarlarının bana göre olmazsa olmazı, yazarların okuyucularıyla buluştukları o büyüleyici ve eşsiz andır. Okuyucu yazara; dimağının pencerelerini engin okyanuslara açan o olağanüstü anlatıcıya kavuştuğu anda, merak ve şaşkınlık ile beraber büyük bir zevk duyar. Kendisine yeni dünyaların kapılarını açan kişiyi görmenin verdiği tatlı telaş ve mutlulukla doludur. Yazar ise, yazdıklarının hangi zihinlere, hangi cinsten, hangi yaş grubundaki insanlara daha fazla ulaştığını merak etmektedir. Okuyucunun kitaplarına vereceği tepkileri alma zamanıdır artık. Yazdıkları amacına ulaştı mı ulaşmadı mı? İşte yanıtın verileceği gündür o gün, o buluşma anı. Kitabı yazarınıza uzattığınız ve adınızı sorarken hafifçe öne doğru eğilmesi, adınızı yazdıktan sonra hoşa gidecek birkaç sözü kitabın ilk sayfasına karalaması, gerçek bir okurun dünyadaki büyük zevklerinden biridir. Ben de bu zevki çok iyi bildiğimden, kitap fuarlarında hemen gözüm sevdiğim yazarları arar.
O gün de, sevdiğim filozof yazar Server Tanilli, kitaplarını imzalamak ve söyleşmek üzere gene oradaydı. Büyük bir kuyruk vardı her zamanki gibi kitaplarının önünde, genç-yaşlı, kadın-erkek, öğrenci-ev hanımı, her türden insan gelmişti O’nun için. Server Tanilli, kimbilir hangi nedenle oturduğu tekerlekli sandalyesinde, ileri yaşın verdiği yorgunluk belirtilerine rağmen, yüzünde aldığı hazzın aydınlığı ile her okurun elini sıkıyor, adını ve mesleğini soruyor, onların sorularına bıkıp usanmadan yanıtlar veriyordu. Okurun düzeyine göre sohbet konusu açıyor, birkaç kısa fakat çok anlamlı söz söyleyip, uzaklara bakarak düşündükten sonra kitabı kendine özgü sözcüklerle imzalıyordu.
Onun bu tavrına her zaman hayranlık duydum; kitap imzalama işini bir görev gibi yapmayışına, okurunun gözlerinin taa içine bakmasına; ruhunu görmek istercesine ve sonra imzalarken en uygun sözcükleri bulmaya çalışmasına. Sanki yılların profesyonel yazarı değil de, mesleğe yeni başlayan amatör birinin heyecanı gibi, çok naif ve eşsiz bir tavırdı onunki.
Sıra bana gelene dek epey bir süre geçti. Sabırla bekliyor, bir yandan da merak ediyordum; benimle ne konuşacak ve bu yıl ilk sayfaya ne yazacak diye. Sıra bana geldiğinde her zamanki gibi adımı ve mesleğimi sordu. Eğitimci bir doktor olduğumu öğrenince şöyle bir gözlerini kısıp ‘çok güzel!’ dedi ve hemen ardından sanki sağ üst tarafta uzaklarda bir yere bakıyormuş gibi uzuun uzun bakışlarını daldırdıktan sonra eğilip birkaç satır karaladı. Hiç konuşmayıp sadece yazmasına şaşırdım, çünkü benden öncekilerle tek tek ve uzun uzun sohbet etmişti! Teşekkür edip yanından ayrılır ayrılmaz hemen kitabın kapağını açtım: ‘Sevgili Funda Aksu’ya.. Çağımıza birlikte bakarken..’ yazıyordu ilk sayfada. O kadar duygulandım ki, kalbim bir sevinç dalgasıyla doldu. Bu kadar büyük bir düşün adamının henüz düşünme işinin alfabesini öğrenmeye çalışan, ordan buradan aldığı bilgi kırıntılarını bir araya getirip kendi özgün fikirlerini bulmaya çalışan beni alıp yanına taşıması..Birlikte bakmak..Aynı yerden..Çok onur verici sözlerdi bunlar. İşte bir kez daha yapmıştı, her yıl ayrı şeyler yazması bir yana, beni yüreğimden yakalamıştı. Server Tanilli gibi bir büyük ustanın yanından dünyaya, insanlara, çağımıza bakmak. Çok büyük bir ders ve çok büyük bir sorumluluk da vardı bu sözlerde..
Uzun saatler boyunca dolaştım, kitaplara baktım, onlara dokundum, kokladım ve sonunda yorgun fakat huzurlu, elimde rengarenk kitap torbalarıyla ve mutlulukla ayrıldım 14. İzmir Kitap Fuarı’ndan..
Uzm. Dr. Funda Aksu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder